10 Haziran 2013 Pazartesi

AKÜ Victory Walkers-Dumlupınar Titans Hazırlık Karşılaşması

Maçın üzerinden günler geçti; biliyorum. Sınavların da yaklaşmasıyla, bir yandan moral bozukluğu nedeniyle yazı biraz geç tamamlandı. Defalarca bilgisayarın başına oturdum ama ilk seferde yazdığım yazı gibi (Çanakkale Patriots maçı) bir yazı yazamadım. Mağlubiyetten sonra konuşmak zor oluyor sanırım. Maça çok fazla değinmedğim bir yazı oldu. Çünkü gerek görmedim.

19 Mayıs 2013 Pazar günü, saat 13:00'da AKÜ Victory Walkers ve Dumlupınar Titans takımları arasında dostluk maçı yapıldı. Sahadan 62-6'lık skorla Victory Walkers galip ayrıldı ve Titans böylece ilk mağlubiyetini almış oldu.

Maç günü takım olarak 10:30'da toplanıp kahvaltı yaptık. Ardından otobüse binip Afyon'a doğru yola koyulduk. Bu sefer kötü şartlar altında bir yolculuk yapmadık. Çanakkale yolculuğu gerçekten unutulmaz bir yolculuktu. Bu sefer rahat bir şekilde arkamıza yaslanıp yol boyunca Cem Yılmaz gösterisi izledik. Bir ara Facebook'a girip "Bagajlı otobüste yolculuk keyfi..." diye yazmayı düşünmedim değil. Bu rahat yolculuk, bize maça gittiğimizi unutturmuş gibiydi.

Saat 12:30 gibi Afyon Atatürk Stadı'na giriş yaptık. Maç sanırım 15 dakika civarında bir gecikmeyle başladı.

Bu maçta bir takım gibi değildik. Zaten şu an bir takım değiliz ama bu maçta tamamen dağınıktık. Çanakkale maçında kadroya alınmayan ya da gelemeyen birkaç oyuncumuz bu maçta kadroda yer aldı. Yine idmana gelmeyen ya da gelemeyen birkaç oyuncumuz da maç kadrosuna alınınca soyunma odasında tam bir kaos yaşandı. Daha kendine ait bir shoulder pad'i, kaskı bile olmayan, idmana gelip kendine ekipman seçememiş oyuncularımız var. Ne yazık ki... 25 adet ekipmanımız var ve taş çatlasa 20 kişi idman yapan bir takımız. Çanakkale maçından sonra yaptığımız 3 idmanda, idmana gelen oyuncu sayımız 10'u bile geçmedi. Böyle olunca, daha önce idmana gelmemiş olan oyuncu bir başka oyuncunun kaskını ve omuzluğunu giyiyor. Maça çıktığımızda da "Benim shoulder pad'imi kim aldı? Kaskım nerede? Bana bir forma verin." tarzı diyaloglar oluşuyor. Ekipmanlar özeldir. Özel olmalıdır. Zorunlu durumlarda başka birinin ekipmanını kullanabilirsiniz ama kendi ekipmanınız olması, içinde adınızın yazması, her idmanda aynı ekipmanı giymeniz size güven verir. Kafanızda soru işaretleriyle maça çıkarsanız tamamen maça odaklanamazsınız. Maalesef "Henüz maç başlamadan dağıldık." diyebilirim.

Maç hakkında yazılacak pek bir şey yok. Sadece "Keşke hakem olsaydı." diyebilirim. İki takımdan oyuncu ve koçlar hakemlik yaptı. İki takım da taş çatlasa 15 yard civarı ceza almıştır. Çanakkale maçında 280 yard civarında ceza aldığımızı sonradan öğrendim. Daha önceki yazımda 150 yard civarında bir tahminde bulunmuştum. Çok iyimsermişim. Hakemler olsaydı iki takım da -ama özellikle biz- kurallara daha fazla uyup "oyunda kontrollü güç kullanma" yeteneğimizi geliştirebilirdik. Olmadı, başka maça artık.

62:6 gayet net bir skor. Çok da doğal. Victory Walkers bizden kat kat tecrübeli ve oturmuş bir takım. Galibiyet alacağımızı düşünmüyorduk. Hatta sayı bile atamayacağımızı düşünüyordum ben ama oyun kurucumuz Fatih Aydın Yağmurlu #21 yine güzel bir pas attı ve Sezer İnan #10 topu yakalayarak touchdown yaptı. Extra denemesinde başarısız olduk. İlk touchdown'ı yapan Victory Walkers karşısında durum 8-6 Victory Walkers lehineydi. Kalan zamanda maça daha fazla ağırlık koyup farkı açtılar. Rakibimizi tebrik ediyoruz.



Maç esnasında takımımızda sakatlıklar yaşandı. Can Berk Özden #69 kaburgasına aldığı darbe sonucu maçı tamamlayamadı. Mehmet Kutun #55 yediği hitler nedeniyle topu oyun kurucunun 10 yard gerisine atmaya başlayınca oyundan çıktı. En güçlü oyuncularımızdan biri olan Mehmet Selçuk #31 bile maçı tamamlayamadı. Tabii yediği darbelere rağmen sahadan çıkmayan oyuncularımız da vardı: Sertaç Kaptan #1 gibi. Tek tek herkesin adını sayamıyorum. O yüzden kusura bakmayın.

Line kaptanımız Mehmet Kutun ve line oyuncularımız önceki maçta line hakkında pek fazla bir şey yazmadığım için sitem etti. Bu maçta line'ın aslında ne kadar güçsüz olduğunu kendileri de gördü. Oturması için en çok zaman ve çalışma gereken mevki line olduğu için yine line hakkında yorum yazmayacağım. Sadece genel olarak amerikan futbolunun temel mantığından bahsedeceğim.

Line oyuncuları biraz yavaş gelişim gösteriyor. İri cüsseli olmak forma girmeyi zorlaştırıyor. Uzun ve ciddi bir çalışma temposu gerektiriyor. Temel anlamda da eksiklikler olunca line oyuncuları maç esnasında dağılabiliyor. Bazı oyuncular bir oyuncuya odaklanıp kafa atmayı takım için faydalı sanıyorlar. Ofans Line'ı pas hücumunda blok yaparak oyun kurucuya zaman kazandırır. Koşu hücumunda da running back'in önünü açacak şekilde defans line'ını blokla sürer. Kafa atmak gibi bir görevi yok Defans Line'ı ise koşu hücumunda linebacker mevkisinde oynayan oyuncuların işini kolaylaştırmak için ofans line'ını iterek sürer. Pas hücumu yapılacağı düşünülüyorsa oyun kurucuya ulaşmak ve top attırmamak için bloktan kurtulmaya çalışır. Blitz oyunu için ofans line'ında delikler açarak linebacker ya da cornerbacklerin içeri girmesini sağlar. Gerekli direktifler, rotasyonlar defans kaptanı ya da koç tarafından verilir. Öğrenilmesi gereken tek şey bu. Tabii idman da en az bunu öğrenmek kadar önemli. Teoriyi öğrenmek daha kolayken idmanda uygulamak daha zor. Maalesef line oyuncuları blok elle yapılır sanıyor. Blok denen şeyin temelinde ayak vardır. Ayaklarınızı kullanmadan yaptığınız blok çok zayıftır. Ayakları iyi kullanmanın temelinde de merdiven idmanı yatar. Aylardır cornerbacklerimiz hariç kimsenin yapmadığı, "saçma bulduğu" merdiven idmanı... Tabii besyo öğrencileri merdiven idmanı yapıyor. Biliyoruz. Ama yaptıkları merdiven idmanı amerikan futbolunda hiç işe yaramayacak basitlikte ve kolaylıkta merdiven idmanıdır. Bunu diğer sporları küçümsemek niyetiyle söylemiyorum elbette. Sadece diğer sporlarla amerikan futbolu arasında farklılıklar olduğunu anlatmaya çalışıyorum. Bunu bilmelerinde yarar var. Merdiven idmanında hızlı tempoya alışmak tüm oyuncular için çok zor oluyor. Ben de 8 ay önce merdiven idmanını içimden söverek yapıyordum. Nefret ettiğim bir idmandı. Ama kendimdeki gelişimi görüp ayaklarımın inanılmaz hızlandığını, manevra yeteneğimin arttığını gördüğümde ne kadar faydalı olduğunu; aslında gereksiz olmadığını görmüş oldum. Normalde tüm takımın deli gibi merdiven idmanı yapması şarttır. Line oyuncularından cornerbacklere kadar. Tabii bu sadece merdiven idmanıyla sınırlı değil. Örneğin linebacker stance'i de çok faydalıdır ve mevki ayrımı yapılmaksızın tüm takım tarafından çalışılması gerekir. Hiçbir işe yaramasa bile belinizi güçlendirip fıtık oluşumunu engeller; ağrıları azaltır. Defans takımındaysanız zaten ilk öğrenmeniz gereken şey linebacker duruşudur. Bu stance'in refleks haline gelmesi defensive back'ler için şarttır. Defans line'ının arkasındaki oyuncuların tamamının görevlerinden biri de linebacker oynamaktır. "Ben cornerback'im, ne işim olur koşu hücumuyla." demek saçmalıktır. Cornerback, free safety, strong safety; bunlar aslında biraz linebackerdır. Linebacker stance'i defans-hücum ayırt edilmeden çalışılması gereken temel duruştur. İnterception ya da fumble olduğunda ofans takımında olsanız da defans oyuncusu gibi oynamak durumundasınız. Bir getirisi de receiverların daha düzgün top tutuşunu sağlamasıdır. Ayakları yaylanabilen bir receiver eğilirken belini değil bacaklarını kullanır ve atılan top bel hizasından daha aşağıdaysa bacaklarını kırarak eğilip, gövde duruşu bozulmadığı için, topu çok daha rahat tutar. Aynı şey cornerbackler için de geçerlidir. Defensive back mevkisindeki her oyuncu birbirinin mevkisini bilmeli; birbirinin mevkisinde oynayabilmelidir. Yoksa defans bir bütün olamaz. Amerikan futbolunda ofans oynamak daha kolaydır. Defans oynamak gerçekten daha fazla çalışma gerektirir. Tabii temel olarak tüm oyuncular ofans-defans ayırt etmeden tüm mevkileri bilmelidir.

NFL'de "dirty" diye tabir edilen birçok hareket maalesef Türkiye'de normal karşılanıyor. Bu maçta receiver oyuncularımıza yapılan holdingin haddi hesabı yoktu mesela. Hakem olmadığı için hiçbirine itiraz edesim gelmedi. Takımın başında Head Coach olarak çıkan Can Yürekli'ye söyledim gördüklerimi. Kafa atma olayına gelecek olursak, bu zaten saçmalığın dik alası. Oyuncuyu omuzluğundan tutup 4-5 kez kafa atmak, temel bilgiden yoksun, sadece kaba kuvvete dayalı idmana ağırlık veren oyuncuların yapacağı türden bir harekettir. Tabii kimseyi suçlamıyorum. Bu olay Türkiye sisteminin sorunu. Keşke imkan olsa da NCAA ya da NFL'de oynayan bir line oyuncusuyla karşı karşıya getirebilsek oyuncularımızı. Bir saniye geçmeden arkanıza geçebilmiş; bunu da kafa atarak, tutarak yapmamış, teknikle sizi mağlup etmiş, üstelik vücudu da sizden güçlü bir oyuncu görürseniz olayın güç tarafından çok, teknik ve hız gerektiren kısmıyla ilgilenirsiniz. Oyuncularımız için gerçekten çok iyi olurdu. Eğer açıp okursanız, kural kitabında bilinçli bir şekilde kaskınızla bir oyuncuya vurmanızın yasak olduğunu görürsünüz. Neden bilmiyorum ama bu kural Türkiye'de uygulanmıyor. Sanırım oyunun kuralına göre ve sportmence oynanması için ciddi sakatlıkların ve beyin sarsıntısı geçiren oyuncuların sayısının artması gerekiyor. Kaba kuvvet ve kasıtlı sertlikler oyuncuların kendini geliştirmesini engelleyip oyundan alınan zevki düşürüyor.

Bu gibi temel bilgileri bile öğrenmemiş oyuncularımızın var olduğunu ne yazık ki biliyoruz. Disiplin sıkıntımız var. Başımızda otoriter, tecrübeli, ciddi ve liderlik vasıfları olan bir hoca olsa sahip olduğumuz potansiyeli oyuna yansıtabileceğimizden adım gibi eminim.

Aylardır emek veriyoruz. Keşke idmanlarda susup sadece söyleneni yapsak. Sadece amerikan futboluyla ilgili sorular sormak için konuşsak. Ya da yapılan idmanın "mantığı" hakkında soru sorsak. İdmanlara katılım artsa...

Maalesef emek ve çaba sarf etmeden bir yerlere gelemiyorsunuz. Bazen emek sarf ettiğinizde bile şansla kaybedebiliyorsunuz. Buna en büyük örnek sanırım Anadolu Rangers. Düzenli olarak takip ettiğim bir takım ve ne kadar emek sarf ettiklerini biliyorum. Victory Walkers ayarındaki takımlarla kafa kafaya oynarken ciddi bir çalışma ile şu an Türkiye şampiyonlarıyla yarışacak seviyeye gelmek her takımın yapabileceği iş değil. Bu sene Üniversiteler 1. Ligi'nde şampiyon olamasalar da; Kulüpler 1. Ligi'ne yükselemeseler de kat ettikleri mesafe gerçekten şapka çıkartılacak cinsten. Baş çalıştırıcıları Barış Derviş de özenilecek bir sporcu; örneğin bu blogu oluşturmadan önce sitesindeki yazıları (rangerbaris.com) defalarca okudum. Üslubunu kopyaladım. Amerikan futboluyla ilgilenen herkesin bu siteyi okuyup incelemesinin çok fayda olacağını düşünüyorum.

Çaba gösterip, hakkıyla oynayıp şanssızlık yaşadığınızda kaybettiğiniz maç, şampiyonluk, kupa sizden hiçbir şey götürmez. Aksine daha da fazla hırslandırır. Daha da ileriye götürür. Bunun tam tersi ise daha büyük moral bozukluğuna sebep olur.

Lafı daha fazla uzatmanın gereği yok. Yeteri kadar disiplinli bir takım değiliz. Yeteri kadar çalışmıyoruz. Kendimizi yeteri kadar geliştirmiyoruz. Ama bunlar gerçekleştirilemeyecek şeyler değil. Bu yaz kamp yapıp yaz okuluna kalan oyuncularımızla beraber kendimizi geliştireceğiz. Seneye çok daha derli toplu bir takım olacağımızdan eminim.

Bir sonraki yazımda görüşmek üzere.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder