27 Mart 2017 Pazartesi

Amerikan Futbolu - 2

Daha önce oyuncu tiplerinden bahsetmiştim. Şimdi biraz da oynanıştan, mantığından bahsedeyim de biraz daha kafan karışsın sayın okuyucu.

Bak şimdi. Bu sporun temelinde her spor gibi rakip takımdan daha fazla sayı alıp galip olmak vardır. Bunun için touchdown denen sayıya (6 puandır), field goal'e (3 puandır), safety'ye (2 puandır), pat vuruşuna (1 puandır) ya da extra'da hücum denemesine (2 puandır) ihtiyaç duyarsın. Pat vuruşu ve extra hücum denemesi dediklerim touchdown yaptığınızda sahip olduğunuz haktır. Kafanıza göre yapamazsınız yani.

Şimdi, 4 adet hücumda, topu 10 yard ileriye taşıma şartı vardır. Taşıyamazsan topu rakibe bazı oyunlarla teslim etmek zorundasın. (Sonra girerim ona.) Mesela ilk hücum hakkın diyelim. 10 yard alman gerek. 3 yard aldın. Şimdi 2. hakkın ve 7 yard almak zorundasın demektir. Oyun devam etti, 4 yard daha aldın. Şimdi 3. hakkın ve 3 yard almak zorundasın. Tekrar oyun başladı, 5 yard aldın ve 4 hak içinde 10 yardı almış oldun. (Hatta 12 yard almış oldun.) Şimdi adamının düştüğü yerde sana tekrar 4 hak ve 10 yard alma şartı sunulur. Temel prensip bu. anladın mı? 

Böyle böyle gidip rakip end zone'a girersen 6 sayı alırsın. Ardından İki seçenek verirler. Ya pat vuruşuyla 1 sayı al ya da bi hücum daha yapıp (2 yard mesafeden) 2 puan al. Seçim senin. 

Pası yakalayıp touchdown yapan oyuncu:


Bir puanlık ekstra hücum denemesi:


Bu da fevkalade bir iki sayılık ekstra hücumu:




Field goal denen zımbırtı da şöyle olur. Bak şimdi. 3. hücum hakkını kullandığın halde dangalak hücum line'ı yüzünden sadece 2 yard alabildin diyelim. 4. hücum ve 8 yard alman gerek. Alabilir misin? İmkansız.. 3 hücumda 2 yardı zor alan hücum takımı tek hücumda 8 yard alacak öyle mi? Dinle beni; kaleye yakın mısın? Topun bulunduğu yerden yaklaşik 5-10 yard daha geriden sağlam bi vuruşla topu kaleye yetiştirip iki direğin arasından geçirebilir misin? Hah! İşte o zaman field goal kullanıcaksın kardeşim. Az önce 1 puanlık ekstradan bahsetmiştim ya, bu onun daha uzaktan yapılanı. Sayı alma prensibi tamamen aynı. Top center oyuncusu tarafından evlenme teklifi edermiş gibi yere diz çökmüş olan holder'a atılır. Holder topu kaptığı gibi yere diker. Sen de topa bi koyarsın, anasının nikahına kadar gider. Eğer iki direğin arasından geçerse 3 puanı aldın. Geçmezse üçün birini aldın. Üstüne bi de rakip takım o field goal vuruşu yaptığın yerden hücum edecek. Tebrikler beceriksiz kardeşim...

Field Goal'e başarılı ve başarısız iki örnek:




Safety: hücum eden takımın topu elinde tutan veya topla koşan, topa sahip oyuncusunu kendi end zone'unda (onun end zone'unda) düşürdüysen 2 puan alırsın. Üste bi de hücum hakkı sana geçer. Mis! Kebap!

Safety'ye örnek:




Kafan karıştıysa sor. Bol bol oku. Bilgisayarda oyna, gerçekte oyna. Yoksa öğrenemezsin.


Yanlış ve hatalı bilgiler verdiysem uyarabilirsin, düzeltirim. Selametle.

12 Haziran 2015 Cuma

Elektronik Sigara ve Sağlık

Başka bi sitede yayınlanan eski bi yazımı derleyip toparladım ve blogumda yayınlamaya karar verdim:

Sağlıkla alakala bir soru soran arkadaşa değerlendirmesini yaptığım cihaz. aşağıda:

"Şimdi hocam, bildiğin gibi, esigarada duman değil buhar çekilir ciğerlere. Buhara her yerde, duştan saunaya, havadan çaya kadar her yerde maruz kalıyoruz zaten. Dumanın yananda zararsız denebilecek bi şeydir.

Buhar, likidin yakılmasıyla oluşur. Likitten bahsedeyim.

Su, nikotin, vg, pg ve aroma içerir. bu kadar. Evde bile yapılabilir. Aroma, bildiğimiz pastalarda falan kullanılan %100 zararsız bi madde. 7-8 liraya alınabilir. Su, bildiğimiz su. Nikotin bildiğimiz nikotin.

VG: gliserol veya gliserin, http://tr.wikipedia.org/wiki/Gliserin zararsız. zaten kullandığımız her üründe var.

PG: propilen glikol, http://ithaldepom.com/urun/propilen-glikol-pg-500-ml_226.aspx?CatId=145 Sağlık Bakanlığı tarafından herhangi bi yan etkisi bulunmayan madde. Zararsız. Her yerde kullanılıyor.

Şimdi gelelim esigaranin inceliklerine.

VG, buhar yoğunluğunu arttıran maddedir. Oranı ne kadar artarsa o kadar çok buhar çıkar.

PG, likidin aromasını arttırır. Yani aromayı daha iyi alırsın. Ayrıca boğaz vurumuna direkt etki eder. PGoranı arttıkça aroma ve boğaz vurumu artar. Şahsen %50'den fazla pg oranina sahip likitleri sevmem, kullanmam. Çok ağır oluyo çünkü. Bence ideali %20'dir. Ben en çok onu seviyorum hem boğaz vurumu az hem de. Buharı fazla olur.

PG ile VG oranı ters orantılıdır. Biri arttıkça diğeri azalır.



Esigara Türkiye'ye ithalatı yasak olan bi cihaz. Normal sigaraya göre çok çok ucuz, çok çok daha az zararlı ve temizdir. Sigara 1000 ise, esigara 1'dir. 6 ay toplam 300 liradan daha ucuza esigara içebilirsin. Normal sigarada bu parayı her ay verirsin. Pisliği de cabası. Ayrıca diğer insanlara verilen zarar da var.

Medyadaki haberler bilgisiz, bi boktan anlamayan sözde habercilerin yaptığı haberlerden ibaret. Doktor çıkmış, "daha zararlı olabilir." diyo. Lan dangalak onu biz de biliyoruz. Silikayı hiç değiştirmezsen, yüksek nikotin oranlı likidi deli gibi sömürerek içersen, likidi eline bulaştırdığında elini silmezsen elbette zararlı olur. Nikotin komasına girme ihtimalin doğar. Hoş, şimdiye kadar ben rastlamadım ama olur mu olur. Bilinçli tüketmedikten sonra sigara içmekten farkı kalmaz.

Dikkat et, hep hükümet yandaşı medya organlarında yapılır haberler. Neden? Sigara içeceksin ki senden vergi alacak hocam :) Senin sağlığın, adamların umrunda bile değil.

Hemen esigara.us sitesine üye ol. Bilinçlen, esigara içip içmemeye kendin karar ver. Zaten yeni üyeler satış bölümüne giremezler. Yani kimse sana satış yapıp bi şey kitlemeye çalışmaz. Çalışırsa da o forumda barinamaz. Normal piyasadan 20 lira fazla fiyat veren saticiyi itin götüne soktuklarina şahit oldum bi kere :) Misal, arkadaşın kaça aldı bilmem, joyetech eroll 140-150 liradır. internette başka sitelerde "garantili" denerek 250 liraya kitleniyo o sigara. Dünyanın hiçbir yerinde esigaranin atomizerine garanti verilmez. Sadece bataryaya verilebilir. Batarya da zaten 1 ayda hiç sorun çıkarmaz. Binde bir, o da belki. Yani 1 aylık garanti için 150 lira fazla fiyat çekiyor herifler. İnsanları korkutarak satış yapıyolar. Ben de kazık yedim mesela. 40 liralık aleti 120 liraya almıştım, sonradan anladim. :) Giren girdi ama...

Herneyse, sağlık konusuna geri dönelim.

Bak İngiltere'den bi profesör ne demiş: Profesör John Britton İngiltere’nin ilk tıp yüksek okulu Royal
College of Physicians’da tütün danışma hizmeti grubunun başkanı. Britton “nikotin kendi başına özellikle zararlı bir madde değil. Kafeinin etkileriyle birleştiği zaman tehlikeli oluyor.” diyor ve
ekliyor: “Eğer İngiltere’deki tüm sigara tiryakileri sigarayı bırakıp e-sigara içmeye başlarsa bugün hayatta olan insanların 5 milyonunu ölümden kurtarmış oluruz."

Haber linki: http://www.ntvmsnbc.com/id/25421436/

Haberde esigarayı kötüleyenler hep "Bilmiyoruz, emin değiliz, daha zararlı olabilir." diyo. Yahu arkadaş, bilmiyosan ne konuşuyosun? Dimi?

Bak, ayarı vermiş RUYAN isimli firma: http://www.hurriyet.com.tr/saglik/7950185.asp

Bir haber: http://www.yurtgazetesi.com.tr/saglik/bakanlik-neden-elektronik-sigara-ile-ugrasiyor-h33828.html

Esigara hakkinda bi analiz: http://www.kanser.gov.tr/Dosya/Bilgi-Dokumanlari/raporlar/e-sigara.pdf

Genel olarak korkunun nedeni, bilinçli tüketilmemesi durumudur. İyi de mantıken, bilinçli kullanmıyosan internetten televizyona, hamburgerden prezervatife kadar her şey zararlıdır zaten. Böyle bi mantık olabilir mi?

Akademisyen isimlerini Google'dan teyit ettim. Uydurma bi kaynak değil. Gerçekten de sigara ve esigarayla ilgili çalışma yapan insanlar.

Akciğerde su toplanmasi olayi tamamen uydurma. Şehir efsanesi.

Esigaraya karşi çikanlar genelde nikotin bağimliliğini toptan yok etmek isteyen insanlar. Bu yüzden karşilar.

Şahsen, esigaranin zararsız olduğunu düşünmüyorum. Çok ufak da olsa zarari elbette ki vardir. Günümüzde neyin zarari yok ki? Radyasyonun Allahini ye, yağli hamburgerleri götür, internet ve online oyun bağimlisi ol ama esigara içme...

Normal sigaranin yanında milyon kat zararsizdir. Kullanmasam inanicam haa. Öyle de ikna ediciler ki. Sanirsin bonzai içiyoruz amina koyim.

Burada sağlık konusunu inceledik. Eğer karar verip de esigara kullanmaya başlarsan haber ver. Kullanmanin inceliklerini, nereden ne alman gerektiğini detaylica yine yazarim.

Ben bunu sigarayi birakmak için kullanmiyorum. Tekrar belirteyim. Soğuk havada, kapali mekanda içebilmek için kullaniyorum.

Anlamadiğin yeri sorabilirsin. :)"

Amerikan Futbolu




Oturup birine anlatmaya kalksanız kesinlikle başarısız olacağınız bir spor. Ben olabildiğince çok kişiye hitap edebilecek bi yazı yazdım. Umarım işe yarar.

Tam anlamıyla öğrenebilmek için deli gibi okumanız ve oynamanız gerekir. Bu da aylar alır. Türkiye'de belki de bu yüzden gelişmemiş bir spordur. Tabii türkiye'de gelişmemiş bir spor olsa da şu an en çok gelişme gösteren spordur aynı zamanda.

Uzaktan bakınca korkutucu gelebilir; ayı gibi adamlar gördüğünüzde tırsmanızı sağlayabilir ama içine girdiğinizde seversiniz. Tek tip bir oyuncu yok ki.

Üçe ayırabiliriz oyuncu tiplerini. Tabii `size` olarak. "Ayı gibiler", "kalıplı ve güçlüler", "hızlı ve zayıflar" olarak. Ne kadar doğru bir ayrım oldu bilmiyorum ama basitçe anlatabilmek için böyle ayırdım.

"Ayı gibiler" dediklerim en ağır, en hantal ve en güçlü oyunculardır. Bunlar line oyuncularıdır.

Hücum takımındaki bir line oyuncusu pas hücumunda oyun kurucuyu karşı takımın line oyuncularını bloklamak vasıtasıyla korumaya çalışır. Koşu hücumunda ise `running back`'in koşacağı rotaya göre yine line oyuncularını bloklayıp sürer; koşucuya koşacak alan yaratır. Genel olarak `offensive guard`, `offensive tackle` ve `center` olarak üçe ayrılırlar. Center topu oyun başlangıcında oyun kurucuya `snap` veya `shotgun` ile ulaştıran oyuncudur ve hücum line'ının tam ortasında durur.

Defans takımında oynayan line oyuncuları ise pas hücumunda ofans line'ının bloklarından kurtulup oyun kurucuyu düşürmeye çalışır. Bunu başaran line oyuncusu `sack` yapmış olur. `Blitz` denen içeri kat etme ve oyun kurucu topu elinden çıkaramadan düşürme amaçlı oyunlarda ise ofans line'ını bloklayarak sürüp arkadaki `linebacker` mevkisinde oynayan oyunculara koridor açmayı hedeflerler. Koşu hücumlarında yine ofans line'ını sürüp ya da kurtulup, koşucuyu düşürmek veya arkadaki linebacker oyuncularının koşucuya kolay ulaşmasını sağlamakla sorumludurlar. Genel olarak, `defensive end` ve `defensive tackle` olmak üzere iki türü bulunur.

"Kalıplı ve güçlüler"e gelecek olursak... Bunlar `linebacker`, `full back`, `tight end` ve `strong safety` mevkilerinde oynayan oyunculardır.

Linebacker oyuncuları defans takımı oyuncularıdır. Line'ın hemen arkasında durup koşu hücumlarını durdurmayı amaçlarlar. Genelde dizilimde üç adet linebacker bulunur. Bunlar `middle linebacker`, right `outside linebacker` ve left `outside linebacker` olarak tanımlanır. Middle linebacker line'ın içinden yapılan koşular, right `outside linebacker` sağdan gelen dış koşular, left outside linebacker ise soldan gelen dış koşularda olay yerine ilk ulaşan linebacker olur. Tabii normal şartlar altında... Pas hücumu yapılacağı düşünülüyorsa ve buna göre bir defansif oyun verilmişse oyun başladığında biraz da geriye çekilip pas hücumlarında da savunmaya katılmayı hedefler.


`Fullback`, hücum takımında oynar, halfback'ten de daha kalıplı ve daha yavaş olup koşu hücumunda running back olarak görev alır. Pas hücumunda ise blok yaparak oyun kurucuyu korur. Çünkü bazen `blitz` dediğimiz oyunlar ile içeri girip oyun kurucunun pestilini çıkarmak isteyen defans oyuncuları oluyor.

`Tight end`, hücum takımında oynayan, receiverlardan daha güçlü ve kalıplı olan, oyun başlarken line'da yer alıp blok yaptıktan sonra oyun kurucunun verdiği rotasyona göre koşup pas alan oyunculardır.

`Strong safety` defans takımı oyuncusudur. Safety dediğimiz defansın en arkasında bulunan iki oyuncudan biridir. Tabii tek safety ile de oynanabilir. Strong safety genel olarak linebackerları aşmış olan koşucuları ve `cornerback`lerin kovaladığı receiverları düşürmekle sorumlu oyunculardır. Alan korumasını iyi yaparlar. `Free safety`'ye göre daha güçlü ve daha hantaldırlar.

Hücum ve Defans Takımları


Geldik mi şimdi hızlı ve zayıflara... Zayıf dediğime bakmayın yine siz. Yazının başından beri zayıf kelimesini aslında "fit" kelimesi yerine kullanıyorum. :) Bu oyuncular, `halfback`, `wide receiver`, `cornerback` ve `free safety` oyuncularıdır.

`Halfback`, futboldan örnek vermek gerekirse: Arsenallı Walcott gibi çok hızlı, manevra ve tepki yeteneği yüksek, sahadaki diğer herkesten daha zayıf ama kaslı oyunculardır. Hücum takımında oynarlar. Genelde koşu hücumlarında ilk halfback tercih edilir. Hantal linebacker oyuncularından iyi kaçarlar. En sert darbeyi de hep bunlar yer. Zayıf derken tabii bu oyuncular da NFL'de en az 80 kilo falan olurlar. Tabii bir oyuncu hızlı ise kilosu genelde önemli değildir. Usain BOLT da 100 kilo civarında bir adam sonuçta... İsmi `running back` diye de geçer.

Receiver, daha doğrusu `wide receiver`, dediğimiz oyuncular pas hücumlarında oyun kurucunun attığı pası yakalamakla ve olabildiğinde mesafe almakla görevlidir. Koşu hücumlarında ise `cornerback`lere blok yapıp elinde topla koşan oyuncuya ulaşmalarını engellemeyi amaçlarlar.

`Cornerback`, receiverları savunan oyunculara verilen isimdir. Adam adama savunmada iyilerdir. Receiver'ın top almasını engellemek, topu alan receiver'ı düşürmek ve koşu hücumlarında receiver'ın bloğundan kurtulup koşucuyu düşürme gibi görevleri vardır.

`Free safety`, `cornerback`'lerden daha güçlü, `strong safety`'den daha güçsüz oyunculardır ve genelde pas hücumlarında cornerback'lere strong safety'den daha fazla yardımcı olurlar. Alan savunma konusunda iyidirler. Koşu hücumlarında da linebacker oyuncuları koşucuyla uğraşırken strong safety'den daha fazla öne çıkıp koşucuyu düşürmeyi amaçlarlar.

Yanlış yazdığım bir şey olmuş: `running back`. topu aldığı zaman halfback veya fullback'e verilen isim running back oluyor. ben de "ulan bu yazdıklarımda bi yamukluk var ama nerede..." diyorum. eklemeli edit: aynen, running back diye bi mevki yok: http://en.wikipedia.org/wiki/File:American_Football_Positions.svg

Hangi mevkileri yazmadım? Special teams oyuncuları ve `quarterback` dediğimiz oyun kurucu...

`Special teams`'de `punter`, `kicker`, `punt returner`, `kick returner`, `holder`denen oyuncular, blokçular ve bloktan kurtulup vuruşu engelleme, returner'ı düşürme amacında olan oyuncular vardır.

Special teams'e fazla girmeyip zaten karışmış olan kafanı `ezo gelin çorbası`na çevirmek istemiyorum sayın okuyucu.

`Quarterback` hazretlerini de kelimelerle anlatmak kifayetsiz kalacağından ona da bulaşmıyorum. "Allah yardımcıları olsun." diyebilirim sadece.

Anlamadıysan sorabilirsin sayın okur.

Bunlar giriş. temel bilgiler. Kurallar var ki bi de... Onları da bundan sonraki yazılarımda anlatıcam.

yanlış bir açıklama yaptığım mevki varsa elbette ki mesaj yoluyla iletebilirsiniz; düzeltirim.

görüşmek üzere.

10 Haziran 2013 Pazartesi

AKÜ Victory Walkers-Dumlupınar Titans Hazırlık Karşılaşması

Maçın üzerinden günler geçti; biliyorum. Sınavların da yaklaşmasıyla, bir yandan moral bozukluğu nedeniyle yazı biraz geç tamamlandı. Defalarca bilgisayarın başına oturdum ama ilk seferde yazdığım yazı gibi (Çanakkale Patriots maçı) bir yazı yazamadım. Mağlubiyetten sonra konuşmak zor oluyor sanırım. Maça çok fazla değinmedğim bir yazı oldu. Çünkü gerek görmedim.

19 Mayıs 2013 Pazar günü, saat 13:00'da AKÜ Victory Walkers ve Dumlupınar Titans takımları arasında dostluk maçı yapıldı. Sahadan 62-6'lık skorla Victory Walkers galip ayrıldı ve Titans böylece ilk mağlubiyetini almış oldu.

Maç günü takım olarak 10:30'da toplanıp kahvaltı yaptık. Ardından otobüse binip Afyon'a doğru yola koyulduk. Bu sefer kötü şartlar altında bir yolculuk yapmadık. Çanakkale yolculuğu gerçekten unutulmaz bir yolculuktu. Bu sefer rahat bir şekilde arkamıza yaslanıp yol boyunca Cem Yılmaz gösterisi izledik. Bir ara Facebook'a girip "Bagajlı otobüste yolculuk keyfi..." diye yazmayı düşünmedim değil. Bu rahat yolculuk, bize maça gittiğimizi unutturmuş gibiydi.

Saat 12:30 gibi Afyon Atatürk Stadı'na giriş yaptık. Maç sanırım 15 dakika civarında bir gecikmeyle başladı.

Bu maçta bir takım gibi değildik. Zaten şu an bir takım değiliz ama bu maçta tamamen dağınıktık. Çanakkale maçında kadroya alınmayan ya da gelemeyen birkaç oyuncumuz bu maçta kadroda yer aldı. Yine idmana gelmeyen ya da gelemeyen birkaç oyuncumuz da maç kadrosuna alınınca soyunma odasında tam bir kaos yaşandı. Daha kendine ait bir shoulder pad'i, kaskı bile olmayan, idmana gelip kendine ekipman seçememiş oyuncularımız var. Ne yazık ki... 25 adet ekipmanımız var ve taş çatlasa 20 kişi idman yapan bir takımız. Çanakkale maçından sonra yaptığımız 3 idmanda, idmana gelen oyuncu sayımız 10'u bile geçmedi. Böyle olunca, daha önce idmana gelmemiş olan oyuncu bir başka oyuncunun kaskını ve omuzluğunu giyiyor. Maça çıktığımızda da "Benim shoulder pad'imi kim aldı? Kaskım nerede? Bana bir forma verin." tarzı diyaloglar oluşuyor. Ekipmanlar özeldir. Özel olmalıdır. Zorunlu durumlarda başka birinin ekipmanını kullanabilirsiniz ama kendi ekipmanınız olması, içinde adınızın yazması, her idmanda aynı ekipmanı giymeniz size güven verir. Kafanızda soru işaretleriyle maça çıkarsanız tamamen maça odaklanamazsınız. Maalesef "Henüz maç başlamadan dağıldık." diyebilirim.

Maç hakkında yazılacak pek bir şey yok. Sadece "Keşke hakem olsaydı." diyebilirim. İki takımdan oyuncu ve koçlar hakemlik yaptı. İki takım da taş çatlasa 15 yard civarı ceza almıştır. Çanakkale maçında 280 yard civarında ceza aldığımızı sonradan öğrendim. Daha önceki yazımda 150 yard civarında bir tahminde bulunmuştum. Çok iyimsermişim. Hakemler olsaydı iki takım da -ama özellikle biz- kurallara daha fazla uyup "oyunda kontrollü güç kullanma" yeteneğimizi geliştirebilirdik. Olmadı, başka maça artık.

62:6 gayet net bir skor. Çok da doğal. Victory Walkers bizden kat kat tecrübeli ve oturmuş bir takım. Galibiyet alacağımızı düşünmüyorduk. Hatta sayı bile atamayacağımızı düşünüyordum ben ama oyun kurucumuz Fatih Aydın Yağmurlu #21 yine güzel bir pas attı ve Sezer İnan #10 topu yakalayarak touchdown yaptı. Extra denemesinde başarısız olduk. İlk touchdown'ı yapan Victory Walkers karşısında durum 8-6 Victory Walkers lehineydi. Kalan zamanda maça daha fazla ağırlık koyup farkı açtılar. Rakibimizi tebrik ediyoruz.



Maç esnasında takımımızda sakatlıklar yaşandı. Can Berk Özden #69 kaburgasına aldığı darbe sonucu maçı tamamlayamadı. Mehmet Kutun #55 yediği hitler nedeniyle topu oyun kurucunun 10 yard gerisine atmaya başlayınca oyundan çıktı. En güçlü oyuncularımızdan biri olan Mehmet Selçuk #31 bile maçı tamamlayamadı. Tabii yediği darbelere rağmen sahadan çıkmayan oyuncularımız da vardı: Sertaç Kaptan #1 gibi. Tek tek herkesin adını sayamıyorum. O yüzden kusura bakmayın.

Line kaptanımız Mehmet Kutun ve line oyuncularımız önceki maçta line hakkında pek fazla bir şey yazmadığım için sitem etti. Bu maçta line'ın aslında ne kadar güçsüz olduğunu kendileri de gördü. Oturması için en çok zaman ve çalışma gereken mevki line olduğu için yine line hakkında yorum yazmayacağım. Sadece genel olarak amerikan futbolunun temel mantığından bahsedeceğim.

Line oyuncuları biraz yavaş gelişim gösteriyor. İri cüsseli olmak forma girmeyi zorlaştırıyor. Uzun ve ciddi bir çalışma temposu gerektiriyor. Temel anlamda da eksiklikler olunca line oyuncuları maç esnasında dağılabiliyor. Bazı oyuncular bir oyuncuya odaklanıp kafa atmayı takım için faydalı sanıyorlar. Ofans Line'ı pas hücumunda blok yaparak oyun kurucuya zaman kazandırır. Koşu hücumunda da running back'in önünü açacak şekilde defans line'ını blokla sürer. Kafa atmak gibi bir görevi yok Defans Line'ı ise koşu hücumunda linebacker mevkisinde oynayan oyuncuların işini kolaylaştırmak için ofans line'ını iterek sürer. Pas hücumu yapılacağı düşünülüyorsa oyun kurucuya ulaşmak ve top attırmamak için bloktan kurtulmaya çalışır. Blitz oyunu için ofans line'ında delikler açarak linebacker ya da cornerbacklerin içeri girmesini sağlar. Gerekli direktifler, rotasyonlar defans kaptanı ya da koç tarafından verilir. Öğrenilmesi gereken tek şey bu. Tabii idman da en az bunu öğrenmek kadar önemli. Teoriyi öğrenmek daha kolayken idmanda uygulamak daha zor. Maalesef line oyuncuları blok elle yapılır sanıyor. Blok denen şeyin temelinde ayak vardır. Ayaklarınızı kullanmadan yaptığınız blok çok zayıftır. Ayakları iyi kullanmanın temelinde de merdiven idmanı yatar. Aylardır cornerbacklerimiz hariç kimsenin yapmadığı, "saçma bulduğu" merdiven idmanı... Tabii besyo öğrencileri merdiven idmanı yapıyor. Biliyoruz. Ama yaptıkları merdiven idmanı amerikan futbolunda hiç işe yaramayacak basitlikte ve kolaylıkta merdiven idmanıdır. Bunu diğer sporları küçümsemek niyetiyle söylemiyorum elbette. Sadece diğer sporlarla amerikan futbolu arasında farklılıklar olduğunu anlatmaya çalışıyorum. Bunu bilmelerinde yarar var. Merdiven idmanında hızlı tempoya alışmak tüm oyuncular için çok zor oluyor. Ben de 8 ay önce merdiven idmanını içimden söverek yapıyordum. Nefret ettiğim bir idmandı. Ama kendimdeki gelişimi görüp ayaklarımın inanılmaz hızlandığını, manevra yeteneğimin arttığını gördüğümde ne kadar faydalı olduğunu; aslında gereksiz olmadığını görmüş oldum. Normalde tüm takımın deli gibi merdiven idmanı yapması şarttır. Line oyuncularından cornerbacklere kadar. Tabii bu sadece merdiven idmanıyla sınırlı değil. Örneğin linebacker stance'i de çok faydalıdır ve mevki ayrımı yapılmaksızın tüm takım tarafından çalışılması gerekir. Hiçbir işe yaramasa bile belinizi güçlendirip fıtık oluşumunu engeller; ağrıları azaltır. Defans takımındaysanız zaten ilk öğrenmeniz gereken şey linebacker duruşudur. Bu stance'in refleks haline gelmesi defensive back'ler için şarttır. Defans line'ının arkasındaki oyuncuların tamamının görevlerinden biri de linebacker oynamaktır. "Ben cornerback'im, ne işim olur koşu hücumuyla." demek saçmalıktır. Cornerback, free safety, strong safety; bunlar aslında biraz linebackerdır. Linebacker stance'i defans-hücum ayırt edilmeden çalışılması gereken temel duruştur. İnterception ya da fumble olduğunda ofans takımında olsanız da defans oyuncusu gibi oynamak durumundasınız. Bir getirisi de receiverların daha düzgün top tutuşunu sağlamasıdır. Ayakları yaylanabilen bir receiver eğilirken belini değil bacaklarını kullanır ve atılan top bel hizasından daha aşağıdaysa bacaklarını kırarak eğilip, gövde duruşu bozulmadığı için, topu çok daha rahat tutar. Aynı şey cornerbackler için de geçerlidir. Defensive back mevkisindeki her oyuncu birbirinin mevkisini bilmeli; birbirinin mevkisinde oynayabilmelidir. Yoksa defans bir bütün olamaz. Amerikan futbolunda ofans oynamak daha kolaydır. Defans oynamak gerçekten daha fazla çalışma gerektirir. Tabii temel olarak tüm oyuncular ofans-defans ayırt etmeden tüm mevkileri bilmelidir.

NFL'de "dirty" diye tabir edilen birçok hareket maalesef Türkiye'de normal karşılanıyor. Bu maçta receiver oyuncularımıza yapılan holdingin haddi hesabı yoktu mesela. Hakem olmadığı için hiçbirine itiraz edesim gelmedi. Takımın başında Head Coach olarak çıkan Can Yürekli'ye söyledim gördüklerimi. Kafa atma olayına gelecek olursak, bu zaten saçmalığın dik alası. Oyuncuyu omuzluğundan tutup 4-5 kez kafa atmak, temel bilgiden yoksun, sadece kaba kuvvete dayalı idmana ağırlık veren oyuncuların yapacağı türden bir harekettir. Tabii kimseyi suçlamıyorum. Bu olay Türkiye sisteminin sorunu. Keşke imkan olsa da NCAA ya da NFL'de oynayan bir line oyuncusuyla karşı karşıya getirebilsek oyuncularımızı. Bir saniye geçmeden arkanıza geçebilmiş; bunu da kafa atarak, tutarak yapmamış, teknikle sizi mağlup etmiş, üstelik vücudu da sizden güçlü bir oyuncu görürseniz olayın güç tarafından çok, teknik ve hız gerektiren kısmıyla ilgilenirsiniz. Oyuncularımız için gerçekten çok iyi olurdu. Eğer açıp okursanız, kural kitabında bilinçli bir şekilde kaskınızla bir oyuncuya vurmanızın yasak olduğunu görürsünüz. Neden bilmiyorum ama bu kural Türkiye'de uygulanmıyor. Sanırım oyunun kuralına göre ve sportmence oynanması için ciddi sakatlıkların ve beyin sarsıntısı geçiren oyuncuların sayısının artması gerekiyor. Kaba kuvvet ve kasıtlı sertlikler oyuncuların kendini geliştirmesini engelleyip oyundan alınan zevki düşürüyor.

Bu gibi temel bilgileri bile öğrenmemiş oyuncularımızın var olduğunu ne yazık ki biliyoruz. Disiplin sıkıntımız var. Başımızda otoriter, tecrübeli, ciddi ve liderlik vasıfları olan bir hoca olsa sahip olduğumuz potansiyeli oyuna yansıtabileceğimizden adım gibi eminim.

Aylardır emek veriyoruz. Keşke idmanlarda susup sadece söyleneni yapsak. Sadece amerikan futboluyla ilgili sorular sormak için konuşsak. Ya da yapılan idmanın "mantığı" hakkında soru sorsak. İdmanlara katılım artsa...

Maalesef emek ve çaba sarf etmeden bir yerlere gelemiyorsunuz. Bazen emek sarf ettiğinizde bile şansla kaybedebiliyorsunuz. Buna en büyük örnek sanırım Anadolu Rangers. Düzenli olarak takip ettiğim bir takım ve ne kadar emek sarf ettiklerini biliyorum. Victory Walkers ayarındaki takımlarla kafa kafaya oynarken ciddi bir çalışma ile şu an Türkiye şampiyonlarıyla yarışacak seviyeye gelmek her takımın yapabileceği iş değil. Bu sene Üniversiteler 1. Ligi'nde şampiyon olamasalar da; Kulüpler 1. Ligi'ne yükselemeseler de kat ettikleri mesafe gerçekten şapka çıkartılacak cinsten. Baş çalıştırıcıları Barış Derviş de özenilecek bir sporcu; örneğin bu blogu oluşturmadan önce sitesindeki yazıları (rangerbaris.com) defalarca okudum. Üslubunu kopyaladım. Amerikan futboluyla ilgilenen herkesin bu siteyi okuyup incelemesinin çok fayda olacağını düşünüyorum.

Çaba gösterip, hakkıyla oynayıp şanssızlık yaşadığınızda kaybettiğiniz maç, şampiyonluk, kupa sizden hiçbir şey götürmez. Aksine daha da fazla hırslandırır. Daha da ileriye götürür. Bunun tam tersi ise daha büyük moral bozukluğuna sebep olur.

Lafı daha fazla uzatmanın gereği yok. Yeteri kadar disiplinli bir takım değiliz. Yeteri kadar çalışmıyoruz. Kendimizi yeteri kadar geliştirmiyoruz. Ama bunlar gerçekleştirilemeyecek şeyler değil. Bu yaz kamp yapıp yaz okuluna kalan oyuncularımızla beraber kendimizi geliştireceğiz. Seneye çok daha derli toplu bir takım olacağımızdan eminim.

Bir sonraki yazımda görüşmek üzere.

13 Mayıs 2013 Pazartesi

Çanakkale Patriots-Dumlupınar Titans Hazırlık Karşılaşması

10 Mayıs 2013, ÇOMÜ Dardanos Yerleşkesi'nde Çanakkale Patriots ve Dumlupınar Titans karşı karşıya geldi. Her iki takımın da ilk maçıydı. Bu yüzden iki takım için de önemli ve unutulmayacak bir maç oldu. Maçtan Titans 20-16'lık üstünlükle ayrıldı.

 Maç Öncesi ve Maç Esnası

Kazandığımıza çok sevindik. (4 gün oldu ve hala sesim kısık. Ne kadar sevindiğimiz hakkında bir ipucu bu. :) ) Bizim için önemli olan şey bu maçı kazanmak değildi. Yeni bir takımız. Hatta sahaya çıkmadan önce takım bile değildik. İlk idmanımızı 10 Kasım 2012'de yaptık. Ekipmanlarımız geleli 2-2 buçuk ay oldu. (Düzeltiyorum: 29 Mart'ta gelmiş. Yani 1 ay 10 gün civarı.) Bu durumda ilk olarak düşündüğümüz şey maç tecrübesi yaşamak; o atmosferde bulunmaktı. Yani "Bizim için önemli olan şey katılmaktı." diyebilirim.

Aydın Hocamız'ın da büyük desteğiyle, üniversitemiz sağ olsun bizleri çok fazla mağdur etmedi. Türkiye'de ekipman tedariki gerçekten büyük bir sorun. Patriots 2010 yılında kurulmuş bir takım olmasına rağmen ekipmanları bu sene gelmiş. Bir kısmını da takvim satarak almışlar. Bunların benzerlerini biz de yaşadığımız için  onları bizden iyi kimse anlayamaz. Üniversiteler bina dikip dışına renkli taşlarla süsleme yapmak için kurulmuş kurumlar olmamalıdır. Hemen hemen her üniversitemizde amerikan futbolu takımı kurabilecek kapasite olduğunu düşünüyorum. Umarım ileride gerçekleşecek. Yeter ki büyüklerimiz gençlere güvensin; inansın.

Oyuncuların yaşadığı zorluklar sadece ekipmanla ilgili zorluklar değil. Tesis de başlı başına bir sorun. Bu konuda iki takım arasında karşılaştırma yaparsam Çanakkale Patriots'ı açık ara farkla önde gösterebilirim. Çok şanslılar. On Sekiz Mart Stadyumu-Dış Sahalar'da çalışma gibi bir imkanları var. Gerçekten takım olarak kıskandık. Biz İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi önündeki "yarım" halı sahada ekipmanlı idmanlara başlayıp zeminden dolayı (betonun üstüne halı serilmiş bir saha düşünün) sahanın hemen yanındaki çayırda idmanlara devam ettik. Takım odası ve servis sıkıntısı yüzünden mecburen böyle oldu. Üniversitemiz eminim gelecek sene çok daha iyi şartlar altında idman yapmamızı sağlayacaktır.

9 Mayıs Perşembe günü sabah 10'da toplanıp ekipmanları arabaya yüklemek üzere Dumlupınar Üniversitesi Merkez Kampüs'e doğru yola çıktık. 26 kişiydik ve yola çıktığımız otobüs (aslında servis ama biz otobüs gibi kullandık) 23 kişilikti. Ekipmanları yerleştirebileceğimiz bir bagaja da sahip değildi. Bu durumda SKS ile tekrar görüşüp ödeneğin artırılmasını talep etsek de maalesef mümkün olmadı. Kaskları, omuzlukları ve pad'leri otobüsün koridoruna dizip yerlerimize geçtik. "Balık istifi" tabirine tam anlamıyla uyan bir şekilde Çanakkale'ye doğru yolculuğumuz başladı. Bu şekilde yolculuk yaptığımız için çokca mola vermek zorunda kaldık. Bu, zaten uzun olan yolculuğumuzun daha da uzamasına neden oldu. Yaklaşık 9 saatte Çanakkale'ye ulaştık. Çanakkale Patriots oyuncuları sağ olsunlar Çanakkale'ye birkaç kilometre kala bizlere eşlik ettiler ve otobüsümüze yol gösterdiler. On Sekiz Mart Stadyumu otoparkında Titans oyuncularının yanında kalacağı Patriots oyuncuları belirlendi ve evlere dağıldık. (Ödenek sadece otobüse yettiği için otelde kalamadık doğal olarak.) Bizlere evini açan Patriots oyuncularına bir kez daha buradan teşekkür ederiz.

Maç günü saat 11 sularında her iki takım da eski kordondaki bir mekanda beraber kahvaltı yaptı. Kahvaltıdan sonra takımca ufak bir taktik idmanı için On Sekiz Mart Stadyumu-Dış Sahalar'a geçtik. İdman bittiğinde maç için son konuşmaları yaptık ve ÇOMÜ Dardanos Yerleşkesi'ne doğru yola çıktık.

20 dakika geç kaldığımız için maç tam saatinde başlayamadı. Hakemlere ayrıca bir soyunma odası verilemediği için de oyuncularımızın bir kısmı soyunma odasının dışında, koridorda giyindi. En sonunda hazırlanıp sahaya çıktık.

Hava gayet güzeldi. Soğuk ve yağmurlu bir hava bekliyorduk. Maç saati oyuncuların işini gerçekten kolaylaştırdı. Daha erken olsaydı çok sıcak bir havada oynayıp çok daha zorlanacaktık.

Maçta kick, field goal ve pat yoktu. Ekipman eksikliği burada da iki takımı etkilemiş oldu. Kale olsaydı en azından field goal ve pat vurulabilirdi. Kick yerine başlama noktası olarak 25 yard çizgisinde anlaşıldı. Sayı olduktan sonra her iki takım da 25 yard çizgisinden oyun kurdu. Extra point olarak da mecburen 2 sayı denemesi yapıldı.

Maça Titans başladı. İlk down'da oyun kurucumuz sack yedi. Art arda başarısız hücumlar sonucu Patriots defansı bizi punt vurmaya zorladı. Vurulan punt da çok başarısız olunca 10 yard civarından Patriots hücumu içeri girdi. Patriots hücumu da başarısız hücumlar sonucunda yine 10 yard civarından topu Titans hücumuna bırakıp dışarı çıktı. Maçın başında top bizim sahamızın 10 yard çizgisiyle 20 yard çizgisi arasından neredeyse hiç çıkmadı. İki takım da kötü hücum yaptı. Topun kaydadeğer mesafe almasını sağlayan tek şey iki takımın aldığı cezalar oldu. Hücumumuz içerideyken saha kenarında hep diken üstündeydik. "Ha yedik ha yiyeceğiz." derken en sonunda Patriots hücumu sayıyı buldu. Extra point'te de başarılı olup 8-0 öne geçtiler. Maçın başı olduğu için bu sayı bizi biraz tedirgin etti. Çünkü rakibimizi tam olarak tartamamışken sayı yemek kafalarda soru işaretleri oluşmasını sağladı. Maçın başı ve 8-0 geriye düşüyorsunuz. Bu biraz moralimizi bozsa da "çabuk atlattık" diyebilirim. Oyun kurucumuz Fatih Aydın YAĞMURLU (#21) çok yetenekli. Özellikle pas hücumu konusunda. İlk tamamlanmış pasını atana kadar kenarda "Hadi be oğlum, at şunu." diye kendimi yedim. Bir kez attığı zaman açılıp çok iyi paslar atmaya başlayacağını düşünüyordum. Öyle de oldu.

Hücumumuz sayıyı yedikten sonra kendine geldi ve çok iyi iş çıkardı. Touchdown'la 6 sayı aldık ve başarılı bir extra denemesiyle durumu 8-8'e getirdik. Afallayan taraf bu sefer Patriots oldu. İlk yarı bitmeden bir kez daha touchdown yaparak 14-8 öne geçtik. Extra'da başarısız olup ilk yarı skorunu ilan etmiş olduk.



İlk yarı her iki takım da bolca ceza aldı. Patriots daha derli topluydu. Daha önce maça çıkmamış olsalar bile takım olma yolunda önemli adımlar atmışlar. Bizden daha disiplinli bir takım. Toplamda yaklaşık olarak bizim yarımız kadar ceza aldılar ama bu da çok fazla. (Her türden cezayı defalarca aldığımız için ikiye böldüğümüzde bile çok yüksek bir sayı çıkıyor. :) ) Benim tahminime göre maç boyunca 100-150 yard civarında ceza aldık. Oyuncularımızın tecrübesizliği, hataları bunda en önemli etken. Önümüzdeki maçlarda gücümüzü kontrol altında tutup daha sakin olmayı başaracağımıza inanıyorum. Ufak kural ihlalleri yüzünden touchdown'ı kaybedebiliyorsunuz. Bu da sinirlerinizi gerip daha büyük hatalar yapmanızı sağlayabiliyor.

İkinci yarı başabaş bir mücadeleyle geçti. Patriots hücumu devre arasında kendine gelmiş olacak ki birkaç tane iyi koşu hücumuyla önemli mesafeler aldı. Bizim hücumumuz ise cezalarla boğuşup bocalamaya başladı. Oyun üstünlüğünü ele alan Patriots touchdown'la durumu 14-14'e getirdi. Moral ibresi extra denemesinde de başarılı olup 16-14 öne geçen Patriots'ın lehine döndü. Oyunun bitimine az kalmışken yediğimiz bu sayı elbette ki canımızı sıktı ama sahada terinin son damlasına kadar çarpışmaya hazır bir Titans takımı vardı.

Maçın bitimine 5 dakika civarında bir süre kalmıştı. Patriots hücumunu çok kritik bir noktada durdurmayı başardık. Maç boyunca takım arkadaşlarının eksiklerini kapatıp hem hücumda hem defansta oynayan defans kaptanımız Sertaç KAPTAN (#1) fumble sonucunda topu kaptı. Maçın ilk kırılma noktası burasıydı. Bu top kapılmasa belki de sahadan yenik ayrılacaktık.

Titans hücumu sahaya girdi ve -genel olarak yaptığı gibi- ilk iki down'da ceza alarak 3. down'da 20 yard mesafe kat etmek zorunda kaldı. Doğal olarak, oyun kurucumuz Fatih Aydın YAĞMURLU pas hücumunu tercih etti. Receiver'ımız Alaattin KIRAÇ'a (#26) yolladığı yaklaşık 35 yardlık pas inanılmazdı. Alaattin, Patriots'ın Safety, Cornerback ve Linebacker oyuncularının arasından yükselip topu tuttuğunda kenarda ruhumuz bedenimizden ayrıldı.  Bu an maçın ikinci kırılma noktasıydı diyebiliriz. Sayı yapmış gibi sevindik. Çünkü bu pas sayıya giden yolun asfalt çalışmasıydı. :) Birkaç down sonra Patriots defansını aşıp sayıyı bulduk. Extra denemesi başarısız sonuçlandı. Skor 20-16 oldu. Maçın bitmesine 1 dakikadan daha az süre kaldı. Patriots hücumu hızlı bir şekilde bizim yarı sahamıza girmeyi başardı ama interception'la topu kaybedince her şey bitmiş oldu. Kalan 25 saniyeyi hücumumuz süreyi yiyerek eritti ve sahadan 20-16 galip ayrıldık.

Maçta sayı yapan oyuncular:
Patriots'tan: Şahin YAŞARSOY (#84) (1 Touchdown), Atahan IŞIK (#34) (1 Extra Point), Ender KAYATAŞ (#13) (1 Touchdown)
Titans'tan: Evren ATALAR (#61) (1 Touchdown), Oğuzhan ÇİFTÇİ (#7) (1 Touchdown) , Sertaç KAPTAN (#1) (1 Touchdown, 1 Extra Point)

Titans takımında Wide Receiver mevkisinde oynayan Oğuzhan ÇİFTÇİ (#7) maalesef 4. çeyrekte hakeme itirazdan dolayı diskalifiye edildi.

Hakemler hakkında konuşabilecek kadar tecrübeli bir oyuncu değilim. Bu yüzden yorum yapmamam en doğrusu. Tek söyleyebileceğim şey hakemlerin her iki takımdan da bunaldığı. :) Toplamda 200 yard  ceza çalındıysa 100 yard da çalınmamış ceza vardır diye düşünüyorum. :) Oyunun sağlıklı bir şekilde devam etmesi için ellerinden geleni yaptılar. 3 buçuk saat boyunca kahrımızı çekip hakemliği bırakmadıkları için teşekkür ederiz. :)

Maçta dikkat çeken oyunculara gelirsek: Titans QB'si Fatih Aydın YAĞMURLU (#21) gerçekten iyi bir maç çıkardı. İdmanlardan alışkın olduğumuz uzun paslarını maçta da sergiledi. Patriots QB'si (#18) gerçekten çok güçlü bir oyuncu. Gerektiği zaman sorumluluk alıp QB koşuları yaptı ve sakatlanma pahasına takımına önemli yardlar kazandırdı. Titans Wide Receiver'ları Evren ATALAR (#61), Oğuzhan ÇİFTÇİ (#7) ve Alaattin KIRAÇ (#26) yakaladıkları toplarla Titans'a nefes aldırıp skora direkt olarak etki ettiler. Biraz daha çabayla çok daha iyi olacakları kesin. Patriots'ın en dikkat çeken receiver'ı Şahin YAŞARSOY'du (#84). Gerektiği zaman Koşu hücumunda running back olarak da görev aldı ve takımına önemli yardlar kazandırdı. Linebacker'larımızdan Mehmet SELÇUK (#31) gerçekten çok güçlü bir oyuncu. Maç esnasında Patriots running back'i beni geçerken hemen arkamdan yetişip vurduğu hiti ve oyuncunun yere kapaklanışını unutamam. Ulaş YALÇIN (#68) sakat sakat oynayıp çok kritik zamanlarda yetişip vurduğu tackle'lar ile defansımıza güç kattı. Cornerback'lerimizden Süleyman AKYÜZ (#65) maçın ilk cut'ını vurdu. Free Safety oynayan Sezer İNAN (#10) vurduğu tackle'lar ve yaptığı 3 interception ile çok iyi bir maç çıkardı. Strong Safety mevkisinde oynayan defans kaptanımız Sertaç KAPTAN (#1) maçtan hiç çıkmadı. Cornerback'lerin ve Linebacker'ların açıklarını her defasında kapattı. Hücumda da running back mevkisinde oynayarak çok önemli katkılarda bulundu. Tam bir kaptandı. Adı üstünde. :) Line oyuncularımız da maç boyunca hem hücumda hem defansta oynayıp terinin son damlasına kadar çarpıştı.

Titans'ın da Patriots'ın da eksikleri çok. Patriots daha sıkı çalışmalı. Özellikle pas hücumuna yönelmeliler. Çünkü zayıf yönleri bu. Receiverlarının hareketlerinden oyunu okuyabiliyorsunuz. Eğer pas hücumu yapılacaksa Cornerback'lere değil topa bakıyorlar. Koşu hücumu yapılacaksa özellikle gözlerinizin içine bakıyorlar. Çünkü bu birazdan size blok yapacakları, vuracakları anlamına geliyor. İyi blok yapamıyorlar. Normalde bloktan kurtulmak için önce blok yapan oyuncuyu durdurup sonra topla koşan oyuncuya yönelirsiniz fakat Patriots receiver'ları o kadar zayıf blok yapıyordu ki benim cüssemdeki (180 cm boy, 55 kg ağırlık) biri bile bloklardan sadece koşarak kurtulabiliyor. Bu konuda kendilerini geliştirmeleri iyi olur. Pas tutma olayı biraz QB'yi de ilgilendirdiği için bir şey söyleyemeyeceğim. Genel olarak "Patriots takımı daha derli toplu" demiştim. Bu sayede hem daha az ceza aldılar hem de daha iyi oyun kurdular. Hepsi disiplinli bir şekilde toplanıp QB'yi ve defans kaptanını dinliyordu. Titans biraz daha dağınıktı. 12 oyuncuyla oynayıp aldığımız cezadan hiç bahsetmiyorum bile mesela.. :)

Patriots cornerback'leri de Titans cornerback'leri de maçta pek varlık gösteremedi. Yeterli sayıda cornerback'e sahip değiliz. 7 aydır cornerback araya araya bir hal olduk. En sonunda 2. dönemde Ferhat ABUL (#4) ve Süleyman AKYÜZ (#65) cornerback kadrosuna dahil oldu ve en azından 3 kişi çalışmaya başladık. Patriots genelde 4 adet receiver'la oyun kurdu ve bazen 1 bazen de 2 adet receiverlarının karşısında cornerback olmadan defans yapmak zorunda kaldık. İyi receiver'lara sahip, iyi pas hücumu yapan bir takıma karşı bu şekilde oynasaydık büyük ihtimalle sahadan çok kötü bir sonuçla ayrılırdık. Patriots cornerbackleri gerçekten kötüydü. Onlar da bizim gibi sıkıntı çekiyorlar sanırım. Receiver'larımız daha 3 yard koşmadan cornerback'leri geçiyordu. İki takımın da bu mevkiye özen göstermesi şart. Yoksa işler çok zorlaşır.

Titanlar olarak gücümüzü daha kontrollü kullanmayı öğrenmeliyiz. Aldığımız cezalar, yeri geldiğinde verilmeyen cezalar başka bir maçta başımızı çok ağrıtabilir. Bu sene daha yeni bir takım olduğumuz için işler tam olarak rayına oturmadı ama seneye Üniversiteler Ligi'ne ve Pro Lig'e katıldığımızda her şey çok daha profesyonel işleyecek.

Gelelim maç atmosferine. Dardanos Yerleşkesi (hiç gezememiş olsak da biraz fikir sahibi olduk.) gerçekten çok güzel bir kampüs. Etkinlikler için harika bir yer. Ama maalesef maça çok fazla ilgi yoktu. Taraftar kitlesi diyebileceğimiz; Çanakkale'yi desteklemek için gelmiş bir kitle yoktu. Sanki yoldan geçerken "Aaa maç var, gel bakalım biraz." denmiş de öyle gelinmiş gibiydi. Patriots bundan daha fazlasını hak ediyor. Maçtan hemen sonra başlayacak konser için akın akın gelen insanlar aynı şeyi bu organizasyon için yapmadılar maalesef. Bu tüm takımların sorunu. Daha basit etkinlikler, daha basit sporlar her zaman daha çok ilgi çekmiştir. Tabii kimseye zorla bir şey yaptıramayız. Herkesin kendi tercihi. Kolay şeyler başarmayı seçmiş olsaydık amerikan futboluyla hiç ilgilenmezdik.

Maç bittiğinde Çanakkale Patriots hayal kırıklığına uğradı. Anlıyorum. Patriots oyuncusu olsaydım kazanacağımızı düşünürdüm. Kendilerini galibiyete şartlamamış olsalardı çok daha iyi olurdu. Maçtan sonra tokalaşırken bazı oyuncuları kafalarını çevirip ellerini "mecburiyetten" uzattılar. Hoş olmadı. Ama tabii o anlık sinir ve gerginlikle insan hiç yapmayacağı hareketleri de yapabiliyor. Onları da anlıyoruz. Amerikan futbolunda iki sonuç var: galibiyet ve mağlubiyet. Herkes kazanmak ister ama önemli olan kazanmak değildir. Önemli olan oynamaktır. Maçtan önce de maçtan sonra da omuz omuza yürüyebilmektir.  Sakatlanan rakip takım oyuncusunu ve mağlup olan rakip takımı mücadelesi ve azmi için alkışlayabilmektir önemli olan.

Titans kendini galibiyete şartlamadı. Yenilseydik de sahadan güle oynaya çıkıp güle oynaya Kütahya'ya dönecektik. Ama tüm zorluklara rağmen sahaya çıkıp elimizden geleni yaptık ve ilk maçımızdan galibiyetle ayrıldık. Bu, Titans için gerçekten büyük moral oldu.

Patriots potansiyeli olan br takım. Hemen hemen her takım ilk maçında mağlup olur. Bu mağlubiyetin onları ileriye götüreceğine eminim. Galibiyet almaktan daha avantajlı bir durum aslında. Oyuncuları, koçları çok iyi. Umarım bir sonraki maç da en az bu maç kadar çekişmeli olur. Gerçekten çok zevkli bir maçtı.

Son olarak Head Coach'umuz Can YÜREKLİ'ye (#54), Line kaptanımız Mehmet KUTUN'a (#55), Hücum kaptanımız Fatih Aydın YAĞMURLU'ya (#21),  Defans kaptanımız Sertaç KAPTAN'a (#1) ve Line oyuncusundan Cornerback'lere kadar, balık istifi bir şekilde saatlerce yol gidip tüm imkansızlıklara rağmen maça çıkıp tüm gücünü takımı için kullanan oyuncularımıza çok çok teşekkür ediyorum. Sakatlanan oyunculara da acil şifalar diliyorum. Umarım zaman kaybetmeden toparlanıp bir an önce kaldıkları yerden devam ederler.

19 Mayıs'taki AKÜ Victory Walkers-Dumlupınar Titans maçından sonra görüşmek üzere.